MoR-CaFeS'ime HOŞGELDİNİZ

Bu benim dünyam.. Yaşam alanım! Odam.. Labirentim.. Çıkmazlarım.. Kafesim..
Siz de benimle; benim labirentimde, mor cafesimde kaybolmak isterseniz, buyrun içeriye!!

17 Mart 2010 Çarşamba

ALAÇATI


Yaz yaklaşıyor... Okullar tatile girecek, Çalışanlar izinlerini alacak.. Ve herkes bir tatil planı peşinde koşturacak.. Turizm cenneti ülkemiz içerisinde tatil yapmak isteyenler genellikle klasikleşmiş mekanları tercih ediyorlar.. Bunların başında ise; Bodrum geliyor... Bodrum, Antalya, Marmaris, Kuşadası derken son senelerde yeni bir tatil cenneti ortaya çıktı ALAÇATI...

Alaçatı, İzmir Çeşme'de... Uzaklığı İzmir'e otoyoldan 30 dk. Yol boyunca Alaçatı'da en çok dikkatinizi çeken yeldeğirmenleri ve rüzgar santralleri olacaktır.. Oldukça fazla olan bu rüzgar santralleri  bölgenin en önemli gücü olan rüzgarı elektrik enerjisine döndürmeye yarıyor..

Son dönemlerde ünlülerin aşk kaçamaklarını yaptıkları tatil mekanı olarak ünlenen Alaçatı'yı 4 sene öncesine kadar bir çok insan bilmiyordu bile.. Ben 3 sene önce bir aile dostumuzun tavsiyesi ile gittiğimde büyülenmiştim bu şirin ilçeye.. Windsurf öğrenmek için tercih etmiştim bu tatil cennetini... Sonuç hüsran olsa da seviyorum bu koyu...

Alaçatı koyu, Ege kıyılarında yer alan pek çok koydan biri aslında... Ama iki önemli özelliği Alaçatı'yı Windsurf yapanların cenneti haline dönüştürüyor.. Bu özelliklerden biri; Alaçatı'nın hiç dinmeyen rüzgarı... Diğeri ise; deniz kıyısından 60-80 metre ilerisinde bile yüksekliğin bir buçuk metreyi geçmemesi...

Windsurf yapmasamda yapanları izlemek, bu dogal güzelliği görmek mükemmel bir zevk veriyor insana.. Rüzgara karşı, saçlarınız dalgalanırken, sigaranızın yarısından çoğuunu rüzgarın içmesi sizi rahatsız etmiyor bu doğal güzellik diyarında..

Dünya Surf şampiyonu Bora Kozanoğlu'nun Alaçatı Windsurf School adıyla açtığı surf okulu ile ünlenmeye başlayan bu güzelim koy şuanda gözde tatil mekanları arasında başı çekiyor.

Ama hep sorguluyorum.. 3-4 yıl öncesine kdr herkesin "ora nere?" dediği bu güzelim koy... Ne oldu da bu kdr ünlendi?Nasıl oldu da bi anda fiyatlar 3 katına cıktı ve bütün sosyete orayı tercih etmeye başladı..? 3 yıl içerisinde Bodrum'a benzedi... Spor merkezinden cok eglence merkezi oldu.

16 Mart 2010 Salı

O Mavi Gözlü Bir Devdi..




"AŞK nedir?" diye binlerce kez yazıldı çizildi üzerinde.. Bir sonuca varılamadı henüz... AŞK göreceli bir kavram yeryüzünde.. Herkese göre farklı bir anlamı var.. Kimine göre kalp çarpıntısı, kimine göre donup kalmak... Kimisi tek gecelik yaşar, kimisinde bir ömür sürer... 1 kere mi aşık olunur sadece? Yoksa yaşadığın her ilişki aşk mıdır sence?

İnsanoğlu her türlü aşkı anlattı bize.. Bazen bir şaraba duyulan AŞKtan söz ettik, bazense Allah'tı tek AŞKımız.. Ne olursan ol yine gel dedik... 

Mart ayı içerisinde size hep AŞKtan söz edeceğim demiştim ya... Bugün de bir aşkımı anlatacağım sizlere... 11 yıldır hiç görmediğim, duymadığım bir AŞK.. 

Masmavi gözleri olan, beyaz saçlı dev bir adama AŞIKtım ben.. Onu hep takım elbise ile hatırlarım hasta yatağında yatmadığı sürelerde.. Ya da spor için giydiği eşofmanlarıyla... Elimden tutar parka götürürdü beni.. Ben sallanırdım o yürüyüşünü yapardı.. Sonra eve gelirdik bi duş alırdı, giyerdi takım elbisesini alışverişe çıkardık.. Gezmeyi çok severdi.. Eğlenmeyi de.. İçmeyi de bilirdi, söylemeyide.. Benim gibi türk kahvesi vazgeçilmezi idi onunda.. Hastalanmadan önce yanında tek bir sigara içmekte büyük keyfiymiş.. Çapkın bir adammış.. Ben bilmem o yönlerini.. Bende sadece güzel anıları var.. 

Çarşıya ya da parka çıkardığında beni yürürken hep ensemden tutardı.. Uzundu çünkü.. Mavi gözlü dev'imdi o benim..

11 yıldır görmüyorum onu, kokusunu duymuyorum, sesini işitmiyorum... Ama, hissediyorum.. Ara sıra dolaşırken, bir parkın önünden geçtiğimde, ya da moda sahilinde yürürken, ensemde elini hissediyorum.. Yanımda olduğuna inanmak istiyorum belki de... Belki de ihtiyaç duyuyorum yanımda olmasına.. Özlüyorum..

Evet.. Evet.. Ben onu çok özlüyorum..

Biliyorum bu yazıyı annem bir kaç güne okuyacak.. Sıkı takipçim kendisi.. Ve çok ağlayacak bunu da biliyorum.. Beni bazen ona benzetiyor zaten annem..

Yazarlığım ondan geliyormuş, öyle diyor.. Şiir aşkım, müzik sevdam.. Hep onun gibiymiş.. Onun gibi okuyormuşum şiirleri, ve yazarken, onun gibi dökülüyormuş kelimeler kalemimden.. Ne güzel... O'na benzemek ne güzel.. Hayatı bir an bile onunla paylaşabilmek ne güzel.. 

Dedem o benim.. Bundan tam 11 yıl önce kaybettiğim dedem.. Mavi gözlü devim.. 

Mavi Gözlü Dev, biliyorum benimlesin.. Ve bugün seni kaybedişimin 11. yılı... 

Söylenecek tek bir şey var geriye...

Seni çok özlüyorum..



4 Mart 2010 Perşembe

Onların hikayesi..






















Bizimkisi bir aşk hikayesi derler ya.. Öyle başladı onların da aşkı.. Virgülleri sevmezler, noktalı virgül kullanmazlar.. Cümleleri hep üç nokta ile biter.. Devamını getirmezler.. Zaten devam etmelerine de gerek yok.. Birbirlerini gözlerinden okuyabiliyorlar hayatı.. 

Kimseye benzemezler.. Sadece kendileri gibiler.. Birtek birbirlerine benzer inatçılık huyları.. Hani tartışmalar aşkın tuzu biberi derler ya.. Bunların tuzu da biberide inatlaşma.. İki küçük çocuk gibi kavga ederler ve anında barışırlar.. 

Tartışma sebepleri ise; gülersiniz ama tavla oynarken hile yaptın, okey oynarken puanımı yazmadın... :) işte bu kadar saf ve güzel onların tartışması.. 

Kimden mi bahsediyorum???
Kuzenimden ve sevgilisinden...

Dünyada gördüğüm en inatçı ama en tatlı çift.. Bugün onlar için birşeyler yazmak istedim.. Seviyorlar birbirlerini gözlerinden belli.. Asla kıramazlarda birbirlerini.. Çünkü gerçek sevgi kırmaya değil dokunmaya bile kıyamadığındır.. 

Yazımın son cümlesinde; mutlu olmayı hak eden herkese dokunmaya bile kıyamayacağı bir sevgi diliyorum..

Sevgi ile beslenmeye devam edin..


    

1 Mart 2010 Pazartesi

Bahar Geldi





Bugün uzunca bir zamandan sonra ağaçlarda açan çiçekleri gördüm.. Ve dedimki "İşte, sonunda geldi.. Bahar geldi.."

Hoşgeldin Bahar... 



Bahar denilince nedense aklıma ilk olarak "çiçekler" geliyor.. Çiçekleri çok sevdiğimden midir bilinmez, her gördüğüm ağaçta açan beyaz minik çiçek arıyorum.. Her ne kadar az kalmış olsada yeşillikler.. Gördüğüm yeşilliklerde papatya arıyorum.. Sümbül arıyorum, karanfil arıyorum.. Gözlerim hep çiçek arıyor..

Ama daha ötesi var.. Bahar gelince çevrede aşk arıyorum...

Bahar bana aşk'ı hatırlatıyor nedense.. Ve tüm gördüğüm güzel çiftlere "hep böyle kalın" demek istiyorum..

Bahar mevsiminin gelmesi ile Mart ayı boyunca "AŞK" temalı yazılar paylaşıcam sizlerle.. Elimden geldiğince, kalemim tükenmedikçe, klavyem bozulmadıkça türeticem.. Tıkandığımda ise geçmişte karalanmış dosyalardan çıkaracağım bir kaç satır.. 

Bugün Baharın başlaması ile 1 yazı 1 şiir ile "Hoşgeldin" diyorum Aşk kokulu çiçeklere.. "Hoşgeldin Bahar.."